19 Nisan 2009 Pazar

"İşin komiği, söylemek istediğim hiçbir şey yok, söylemek isteyebileceğim her şeyi söyledim, yapmak isteyebileceğim her şeyi yaptım. Tutarsız davranmadım, belki çoğu konuda tutarsızım ama bu konuda tutarsız davranmadım. Sen de kötü bir şey yapmadın aslında, yani, güzel değildi, belki ama normaldi, olağandı.

Sadece ben kabullenemedim. Ve hala öfkeliyim."


Öfke anında geliştirilen bir şey mi, yoksa zamanla mı oluşuyor ve büyüyor bilmiyorum. Gerekliliği de tartışılır üstelik, yani evet, daha önce de değindiğim üzere "bir şeylere karşı öfkeli olmak pozu" mutlaka belli bir görselliğe sahip. Ama gerekli mi?

Öfkenin nereden doğduğunu da kestiremiyorum, korkuyla bir alakası var ama, o kesin, insanın korktuğu şeylere karşı içinde bir öfke büyütmesi çok daha kolay. Korktuğu şeye yaklaşamama/ulaşamama ve buna benzer bilimum "yapamama" nın atasözü bile var. Ulaşamadığımız ciğere kkhhhh diye ses çıkarıyoruz, ama saldıramadığımız böceğe aynı sesi daha çok çıkarıyoruz.

Ama şu da var; korktuğumuz şeylere öfke duymamızın yanısıra, korktuğumuz şeylerin nedenlerine ve köklerine de öfke duyabiliyoruz; bu biraz daha bilinçli bir süreç sanırım. Nasıl açıklayabileceğimi bilemiyorum, biraz "Senin yüzünden şundan bundan korkuyorum ve bu yüzden şuna buna değil, sana öfkeliyim" gibi bir şey. Kendi kendine öfkenin doğrultusunu belirleme yolunda ulaşamadığın şey yerine ulaşamamanın nedenine sinirlenmenin daha mantıklı olduğunu keşfetmek, başka bir şey değil. Duygu, çirkinliğinden hiçbir şey kaybetmiyor, sadece asfalt yola geçiyor.

Bu şekilde açıklandığında, biraz da "terapist" gözüyle bakıldığında, içini dökmek, öfkeni kusmak belki doğru bir yol olabilir bu rahatsız duygudan kurtulmak için. Öfkenin farkında olmak bile öfkeden kurtulmanın bir adımı sayılabilir.

Ve hiçbiri işe de yaramayabilir. Öfke olduğu yerde durabilir, üzerinden uzun zaman geçen mevzular, özellikle de son dönemde -bir şekilde, belki tesadüfen- çok fazla gündeme geldiğinde, öfke coşabilir, hayata etki edecek hale gelebilir. Yahut, öfke yeni yönlendirilmiş olabilir korkunun nedenine, ve bunun farkında olmak kurtulmaya değil, sadece suçlamaya yarar. Hatta öyle ki, düşünmeden açtığınız şarkının duruma ne kadar uyduğunu görürsünüz, ve hayır, hüzünlenmezsiniz, içinizden bir şeyleri parçalamak gelir onun yerine. Öfkenin ve yönünün farkında olmak sadece küfretme isteğini arttırabilir. Yeni şarkılar yazdırabilir, mantıksızlığını gösterebilir, ve yine küfretme isteğini arttırabilir. Küfretme isteğinin varlığı sabittir, sadece artar.

Bunun yanında bir de öfkenin öfke doğurması var; öfke duyduğu içini insanın kendine öfke duyması. İnsan, kendine yakıştıramadığı şeyleri zaten kendi üzerinde kabullenemeyen bir yaratık; öfkeyi kendi üzerinde gördüğünde daha da öfkelenmesi normal. Ya da şöyle bakılabilir; öfkeyi 'yenemediği', öfkenin 'üstesinden gelemediği' için de öfkelenebilir kendine.

Bunun bir sonucu yok aslında. Sırf bu yüzden bile öfkelenebilirim, bir sonu olmadığı için. İnsanın, belli şeyleri, üzerinden uzun zaman geçse de aşamaması zayıflık mı, yoksa evrimsel olarak faydalı mı onu da kestiremiyorum. Her ciddiyet ihtiyacı gibi, bu öfke de bir yazının konusu olabilir, ama şu an "bu öfkeye sahip olmak" öfkenin nedeninden daha ciddi bir konu.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP