19 Aralık 2009 Cumartesi

"Kedi, ulaşamadığın ciğere b.k atıyor olabilirsin... Bunca zaman ulaşabildiğin bir şey önünden alındığında sinirlenmişsindir, normaldir, kabul edilebilir ve hatta beklenir bir şey bu.

Bunun yanında aslında ciğer sevmiyor da olabilirsin, ve belki de biz bunun farkında değiliz?"


İnsan, ulaşabildiği uzaklıklarda birçok şeyin farkına varamıyor sanırım, iyi ya da kötü. Yani ulaşabildiği şeyin değerini de anlamıyor olabilir, aslında gereksiz bir şey olduğunu ve söz konusu şey olmadan daha mutlu olacağını da. Birinciyi atlayalım, zira benim asıl konum ikincisi.

Pek kontrol edilebilir bir şey değil, ama uzaktaki, ulaşamadığımız kişiyle ilgili atıp tutmamız çok kolay olabiliyor. Hatta olası iletişim durumlarında bile aynı tutumu koruyabiliyoruz. Ani uzaklaşmalar sonucunda oluşan muhabbetlerdeki "tuhaflık" hissi git gide sabitleşirken, biz bu durumu git gide daha az kafamıza takıyoruz. Bunun yanında öfke büyüyebiliyor, kişinin her davranışı batıyor falan ve filan...

Yavaş uzaklaşmalarda olmuyor bu, ani uzaklaşmalarda oluyor genelde. Karşınızdakinin sizi ciddiye almadığını aniden gördüğünüzde oluyor, ama süreç pek o kadar kısa sürmüyor. Yine de, yeterli sürenin sonunda, yeterince uzaktan bakabildiğiniz an nurtopu gibi bir öfkeniz ve kayıtsızlığınız oluyor.

İyi de neden?

Şöyle ki, baktığımız kişinin (arkadaşımız, sevgilimiz, hoşlandığımız kişi, aileden tanıdık, vs vs..) yakınındayken belli detayları görüyor, o detayları o kişiye yakıştırıyor, bazen üzerimize alıyor ve seviyoruz. Söz konusu detaylar bizde bir saygı ya da hayranlık uyandırabiliyor, zira ince ince işlenmiş, birbirine dikilmiş, belki biraz saklanmış, yani "yaşasın, ben buldum" hissi de mevcut. Aynı yakınlık devam ettiği sürece o detayları görebiliyor ve yan yana durabiliyoruz.

Sonra, ani uzaklık durumunda bir süre daha bu ayrıntıları hatırlamak, dolayısıyla bir süre daha olumlu duygulara sahip olmak var. Karşımızdakinin bize karşı tavrını, neler yaptığını ve hatta ne düşündüğünü ne kadar fark edersek edelim, "yakınlık" hala taze, detaylar hala canlı olduğu için, baktığımız yöndeki renkler de hala pastel tonlarda.

Ama işte, o tazelik kaybolduğunda, hatırlamak için tekrar baktığımızda uzaktan o detayları göremiyoruz. Sadece var olan resimle uyumunu görebiliyoruz, genel görüntüsünü algılayabiliyoruz, ama içselleştirdiğimiz detaylar yok ortada ve zaten uzaktan baktığımızda gördüğümüz şeyi sevmediğimizi fark ediyoruz.

Asıl gerzekçe olan; bu kadar olumsuz hissiyatla dolduktan, bu kadar laf ettikten, meeh dedikten sonra, karşıdan herhangi olumlu bir şey geldiği anda parmak gören kedi gibi yumuşadığını görmek be evlat. Tutarlı olmadığın zaman çok çok kızıyorum sana.

  © Blogger template 'Isolation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP